Güncel
'Alman Parlamentosu’nun aldığı karar, Türkiye’yi “yalnızlaştırma” siyasetinin bir parçası'
Eski statükonun koruyucusu olan Alman Parlamentosu hiç de sürpriz olmayan bir şekilde ertelenmiş olan “sözde soykırım” kararını bu yıl onayladı. “Sen de mi Brütüs” dedirten bu karar büyük bir tepkiyi de beraberinde getirmiş durumda. Oysa ortada şaşılacak bir durum yok. Biz biliyoruz ki küfür tek millettir!
Prof.Dr.Mehmet Seyfettin EROL - Milli Gazete
Eski statükonun koruyucusu olan Alman Parlamentosu hiç de sürpriz olmayan bir ÅŸekilde ertelenmiÅŸ olan “sözde soykırım” kararını bu yıl onayladı. “Sen de mi Brütüs” dedirten bu karar büyük bir tepkiyi de beraberinde getirmiÅŸ durumda. Oysa ortada ÅŸaşılacak bir durum yok. Biz biliyoruz ki küfür tek millettir!
DiÄŸer taraftan, burada cevap bekleyen pek çok soru var. Bunların başında da niçin geçen yıl alınmayan bu karar ÅŸimdilerde alındı geliyor. Takip eden ve bence daha önem arz eden diÄŸer sorular ise ÅŸu ÅŸekilde sıralanabilir: Parlamento operasyonunun gerçek hedefi ne? Hedef sadece Türkiye mi? Yoksa Türkiye ile birlikte Almanya mı ya da Almanya’nın ta kendisi mi?
Bu kapsamda öncelikle ÅŸu tespiti yapmak gerekiyor. Alman Parlamentosu’nun aldığı karar, 2013’ten bu yana devam eden Türkiye’yi “yalnızlaÅŸtırma” siyasetinin bir parçası olarak da kabul edilebilir. Kasım 2015 sonrası Rusya ile yaÅŸanan uçak krizinin ardından Türk dış politikasında farklı seçenekler, arayışlar baÄŸlamında ön plana çıkan Almanya ile iliÅŸkiler, bundan sonraki süreçte eski eksenini biraz zor bulur.
Bunun dışında, Almanya üzerinden ön plana çıkan AB seçeneÄŸi de artık rafa kalkmıştır ve Türkiye açısından tam üyelik sürecinin yerini imtiyazlı ortaklık almıştır. Ä°ngiliz BaÅŸbakan’ın ifadeleri ÅŸimdi daha net bir ÅŸekilde anlaşılmaktadır.
Bu karar ile son bulan ya da biraz daha hafifletilmiÅŸ ifadesiyle darbe alan sadece Türkiye’nin seçeneÄŸi deÄŸil, Almanya’nın “DoÄŸu’ya DoÄŸru” politikasında ikinci ayağıdır da. Nitekim Rusya ile birlikte ABD’nin baÅŸta AB olmak üzere, Batı dünyası üzerindeki etkisini kırmaya çalışan Almanya’nın son üç-dört yıldır yoÄŸun bir operasyon ile karşı karşıya olduÄŸu dikkatlerden kaçmıyor. “Ä°ki Almanya” arasında baÅŸ gösteren savaÅŸ, bu karar ile birlikte daha belirgin bir hal almıştır.
“Yerli ve milli Almanya”yı inÅŸa etmeye çalışan Merkel ve ekibi, bu karar ile Rusya’nın yerine ikame etmeye çalıştığı Türkiye seçeneÄŸini de bir “parlamento darbesi” ile kaybetmiÅŸtir. Almanya’nın “DoÄŸu’ya DoÄŸru Politikası” artık kolay kolay kendisine gelemez. Bu noktada Almanya’ya geçmiÅŸ olsun!
Dolayısıyla, burada hem “Yeni Türkiye” hem de “Yeni Almanya” süreçlerinin hedef alındığı ve inÅŸa halindeki Türk-Alman iliÅŸkilerine “üst akıl” tarafından keskin bir fren yaptırıldığı iddia edilebilir. Ve yine görünen o ki, Türkiye ve Almanya tek bir seçeneÄŸe mahkûm kılınmak istenilmektedir.
“Kripto Kürtler” Ãœzerinden “Büyük Ermenistan” Ä°nÅŸası...
Karar kadar, karar sonrası ortaya çıkan “sevinç tablosu”nda verilen pozlar da fazlasıyla düşündürücü. Almanya, Ermenistan ve Yunanistan bayrakları ile birlikte sallandırılan iki paçavra aslında oyunu fazlasıyla deÅŸifre ediyordu. Türk-Ä°slam dünyasının son kalesi olan Türkiye’ye karşı Haçlı bayraklarının yanında sallandırılan PYD ve PKK paçavraları, baÅŸta ülkemiz olmak üzere coÄŸrafyanın nasıl bir kirli tezgâh ile karşı karşıya olduÄŸunu bir kez daha göstermiÅŸtir.
Oyun çok nettir. Haçlı Seferlerine karşı dimdik duran ve Selahaddin Eyyubi ve Derbent ruhu ile birlikte anılan Kürtler, emperyalizmin taÅŸeronları üzerinden emperyalizm ile iÅŸbirlikçi gösterilmeye çalışılmaktadır. Hedef, bölge Kürtlüğü üzerinden “Büyük Ermenistan”ın inÅŸasıdır. Kürt Devleti, burada sadece bir aÅŸamadır. Dolayısıyla bu karar, Kürt Devleti sürecinde önemli bir dönüm noktası olarak karşımıza çıkmaktadır. Süreç hızlandırılmıştır. Türkiye bu karar ile birlikte bu sürece karşı dirençsiz hale getirilmeye çalışılmaktadır.
Oysa bağımsız bir “Kürt Devleti” koskoca bir kandırmacadır. Dün bunu Arap kardeÅŸlerimize yutturdular, ÅŸimdilerde de hedef Kürt kardeÅŸlerimiz. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar onlar hedeflerine ulaÅŸamayacaklar. Çünkü gerçek bir Kürdün, Ermeniler ile kol kola girerek, Ä°slam’ın sancaktarlığını yapmış bir millete karşı sevinç gösterisi yapması mümkün deÄŸildir. Tarih bize bunu söylemektedir. En azından bölge Kürtlüğünün Ermeni isyanlarına karşı duruÅŸu ve bu baÄŸlamda Hamidiye Alayları bunun böyle olmadığını bize söylemektedir.
Aynı ÅŸekilde, son 30 yıldır baÅŸta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere, emniyet güçleri ile birlikte PKK terör örgütüne karşı mücadele eden ve 1700’ün üzerinde ÅŸehit vermiÅŸ bulunan kahraman Korucularımız da bunun böyle olmadığının, olmayacağının en somut göstergesidir.
4T’ye Karşı Yeni Bir Strateji...
Alman Parlamentosu’nun aldığı son kararla ilgili pek çok ÅŸey söylenebilir. Hitler’den, hatta daha öncesinden baÅŸlamak üzere Almanların ve diÄŸer Batılı sömürgeci güçlerin katliamları ve soykırımları birer birer sayılabilir. Fakat sözde soykırım ile ilgili olarak alınan bu tür haksız kararlara karşı bir tepki olarak ortaya konulan yöntem ya da verilen cevap yeterli deÄŸil. Ä°stenilen sonuçları vermediÄŸi de ortada...
Onlara anladıkları dilden cevap vermek gerekir. Bunun için de öncelikle güçlü olmak gerekiyor. Aksi takdirde parlamento kararları sonrası 4T (Tanıtım, Tanınma, Tazminat, Toprak) kapsamında gündeme getirilecek olan daha büyük iki dalgayı karşılayabilmek mümkün olmayacak.
Diğer taraftan, kendi içinde ve çevresinde istikrarı sağlayamayan bir ülke en azından caydırıcı olabilmesi mümkün değil. Dolayısıyla bu halimizle söyleyeceğimiz hiç bir şeyin karşı tarafta bir etki doğurması mümkün değil.
Nitekim dışarıda Türkiye ile ilgili olarak ne yazık ki şöyle bir imaj oluÅŸmuÅŸ durumda: “Türkler üç gün beÅŸ gün bağırır-çağırır, sonra susarlar, çektikleri büyükelçiyi de geri gönderirler.” Bu noktada sormak lazım: Dış politikada kendisini bariz bir ÅŸekilde gösteren “siyaset-strateji-araçlar” baÄŸlamındaki ahenksizlik daha kaç defa yüzümüze “güven-saygınlık-caydırıcılık” noktasında çarpmaya devam edecek?
Türkiye artık daha bilimsel ve kurumsal tepkiler vermek zorunda. Konjonktürel tepkiler artık bumerang etkisi yapmaya baÅŸladı. Bu kapsamda ivedilikle atılması gereken adım, Ermeni AraÅŸtırmaları Merkezleri/Enstitüleri yanında Katliamları ve Soykırımları AraÅŸtırma Merkezleri/Enstitülerinin açılması olacaktır. Çok daha öncesinde gündeme getirilen ve kurulacağı açıklanan bu tür merkezlerin artık kurulması gerekmektedir. EÄŸer biz bu merkezleri kurmaz isek, yakın bir zamanda sözde Ermeni soykırımını bölgede kurulacak bir “Kürt Devleti” ile sözde Kürt soykırımı takip edecektir.
Henüz yorum yapılmamış.